18 Ağustos 2009 Salı

Mavi'den

Gölge

Pamuk Prenses gibi bir küçük bir peri masalının bile aslında Bir Gölge Masalı olduğunu anladığımda biraz hayal kırıklığına uğramıştım açıkçası.

Bunu anlamam için öncelikle hikâyeye ‘Kötü Kalpli Üvey Anne’nin açısından bakmam gerekti. Ve fark ettim ki aslında bu hikâye onun gölgeyle baş etme hikâyesiymiş, Pamuk Prenses’in değil.
Hikâyede Kötü Üvey Anne aynaya dönüp birçok kez güzelliğini sorguluyor. Ama ayna görüntüsünü yansıtan bir şeydir, yani bir bakıma kendisidir. Bu demektir ki Kötü Üvey Anne her aynaya güzelliği hakkında soru sorduğunda gerçekte kendisine soruyor. Ve güzellik burada karakterini sembolize ediyor, karakterinin güzelliğini…

Ve Pamuk Prenses her geçen gün bahçesinde daha fazla büyürken önce onun, güzelliğini tehdit ettiğini anlamaz, onu görmezden gelir. Ne kadar masalda Pamuk Prenses iyi biri olsa da, burada gölgemizi temsil eder. Ve bu gölge kaçınılmaz bir şekilde büyüdüğü halde Üvey Anne onu görmemeye çalışır. Ama bir an gelir ki, güzelliğini sorgulamaya başlar, ilk ikisinde ayna Pamuk Prensesi görmez/görmek istemez. Ama sonuncusunda kendisinde var olan bu kötü özelliğin, iyi özelliklerini gölgeleyebileceğini itiraf eder. Bunu fark ettiği anda ise derhal onu saklamaya çalışır. Fakat Pamuk Prenses’i yok etmeyi üç kere denese de başaramaz. Onu hiç ‘görülmeyecek’ yerlere yollar. Fakat kız her seferinde hayatta kalayı başarır ve bu Kötü Kalpli Üvey Anne’yi içten içe öldürür. Ve bu kadının tüm hikâye boyunca anlamadığı şey: Gölgeni onu saklamaya çalışarak asla gerçekten yok edemeyeceğin’dir. Ondan kaçamazsın; yüzleşmen gerekir. Çünkü eğer kötü kalpli üvey anne gibi onunla yüzleşmezsen büyümeye devam eder ve en sonunda seni eline geçirip kontrol eder. Ve özünü, gerçek seni yok eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder