20 Ağustos 2009 Perşembe

Mavi'den


20 Ağustos 2008, Perşembe

18 Ağustos 2009 Salı

Mavi'den

Gölge

Pamuk Prenses gibi bir küçük bir peri masalının bile aslında Bir Gölge Masalı olduğunu anladığımda biraz hayal kırıklığına uğramıştım açıkçası.

Bunu anlamam için öncelikle hikâyeye ‘Kötü Kalpli Üvey Anne’nin açısından bakmam gerekti. Ve fark ettim ki aslında bu hikâye onun gölgeyle baş etme hikâyesiymiş, Pamuk Prenses’in değil.
Hikâyede Kötü Üvey Anne aynaya dönüp birçok kez güzelliğini sorguluyor. Ama ayna görüntüsünü yansıtan bir şeydir, yani bir bakıma kendisidir. Bu demektir ki Kötü Üvey Anne her aynaya güzelliği hakkında soru sorduğunda gerçekte kendisine soruyor. Ve güzellik burada karakterini sembolize ediyor, karakterinin güzelliğini…

Ve Pamuk Prenses her geçen gün bahçesinde daha fazla büyürken önce onun, güzelliğini tehdit ettiğini anlamaz, onu görmezden gelir. Ne kadar masalda Pamuk Prenses iyi biri olsa da, burada gölgemizi temsil eder. Ve bu gölge kaçınılmaz bir şekilde büyüdüğü halde Üvey Anne onu görmemeye çalışır. Ama bir an gelir ki, güzelliğini sorgulamaya başlar, ilk ikisinde ayna Pamuk Prensesi görmez/görmek istemez. Ama sonuncusunda kendisinde var olan bu kötü özelliğin, iyi özelliklerini gölgeleyebileceğini itiraf eder. Bunu fark ettiği anda ise derhal onu saklamaya çalışır. Fakat Pamuk Prenses’i yok etmeyi üç kere denese de başaramaz. Onu hiç ‘görülmeyecek’ yerlere yollar. Fakat kız her seferinde hayatta kalayı başarır ve bu Kötü Kalpli Üvey Anne’yi içten içe öldürür. Ve bu kadının tüm hikâye boyunca anlamadığı şey: Gölgeni onu saklamaya çalışarak asla gerçekten yok edemeyeceğin’dir. Ondan kaçamazsın; yüzleşmen gerekir. Çünkü eğer kötü kalpli üvey anne gibi onunla yüzleşmezsen büyümeye devam eder ve en sonunda seni eline geçirip kontrol eder. Ve özünü, gerçek seni yok eder.

18.08.2009 Salı

Derinliksiz ve az… neredeyse hiç

Duygular kendilerini bedensel olarak ifade etmek ister. Özlem teması, üzüntü ağlamayı, kızgınlık sesi yükseltmeyi arar. Hissetmekle onun bedendeki karşılığı aslında bir bütünlük vardır. Eğer duygularımı ifade etmem bana hayal kırıklığı, hatta acı getiriyorsa bu bütünlüğü sekteye uğratırım. Temas isteğim kalbimde, öfkem göğüs kafesimde saklı kalır. Gözyaşlarım içime akar.

Bunu en kolay nasıl yapabilirim? Ağlamamanın, bağırmamanın en kolay yolu nefesin tutulmasıdır. Daha az nefes alırım ya da daha iyisi nefesimi tümden tutarım. Böylece duygularım bedenimin içine hapsolur ve dışarı çıkıp bana sorun yaratmaz. Nefes almamı kısıtlamak harekete geçmemi önler. Bir süre sonra bu bir alışkanlık haline gelir. Artık duygularımı ifade etmemin sorun olmayacağı zamanlarda da onları içime hapsederim. Gün boyu sadece idare edecek kadar nefes almakla yetinirim.

Enerjimi aslında neyi hedefliyorsa ona çevirmek için ne yapabilirim?

Genel olarak enerjiyi kendime çevirme davranışım olayları/kişileri kontrol etme isteğimle ilgilidir. Kontrol ihtiyacımı azaltabilmeli, belli oranda çaba gösterdikten sonra durumu oluruna bırakabilmeliyim.

Enerjim başlangıçta neye yöneldiyse onu gerçekleştirmem, bunun yollarını araştırmam gerekir. Yani başkasına yapmak istediğimi kendime yapmamalıyım, enerjimi başkasına yöneltmeliyim. Kızgınlığımı biriktirmeden ifade edebilmenin yollarını aramalıyım.

Aynı şekilde başkasından almak istediğimi de kendi kendime yapmamalıyım, başkasından almanın yolunu bulmalıyım. Yardıma, anlayışa ihtiyacım olduğunda bunu dile getirebilmeliyim.

En önemlisi nefesimi yeniden bulmalıyım. Bedenimi duyabilmeyi, onu içerden görebilmeyi öğrenmeliyim.

15 Ağustos 2009 Cumartesi




15.08.2009 Cumartesi


Nasıl hasta oluyorum?


I- Enerjiyi kendine çevirme

Bir ihtiyacım olduğunda çevreme yönelirim. Bedensel/duygusal istekler çoğu kez aciliyet taşır. Örneğin uykum geldiğinde uyumam bedenim için en iyisidir.

Birine kızdığımda bunu ifade etmek bana iyi gelir. Çok kızdığında gövdemin üst kısmını öne çıkarır, omurgamı dikleştirir, gözlerimi açar ve 'sana çok kızıyorum' derim. Bunu yapmanın uygun olmadığını düşünürsem bu yükselen enerjimi içime yöneltir, kaslarımı sıkarım.

Bu tür bir enerjiyi içe çevirme, beni agresif davranışımın istemeyeceğim sonuçlarından veya pişmanlıktan koruyabilir.

Dışarı çıkmaya hazırlanan enerjimi bu şekilde içime yöneltmek alışkanlığı edinmem ise kronik hastalıkların yolunu açar. Özellikle iskelet sistemi hastalıklarını kolaylaştırır. Sırtım veya omzum kasılır, ense kökümden bir ağrı yükselir, midem yanar.

Yani başkasına yapmak istediğimi kendime yapar, kendi kendimi yerim. Sigaraya, içkiye, tatlıya bağımlılık geliştiririm.

Enerjiyi içe çevirme davranışı bazen de başkasından beklediğimi kendim karşılamak şeklinde olabilir. Başkası beni övsün istediğimde övünürüm, başkasından şefkat görmek istediğimde kendime sarılırım. Hep ilgi görmek istediğim için sürekli başkalarına ilgi gösteririm. Eleştirilmekten ya da çatışmadan çok korktuğum için herkese son derece anlayışlı davranırım.

Evet, böyle yaparak kendimi reddedilmekten ve hayal kırıklığından korurum. Ama ne pahasına... Öncelikle ihtiyaçlarımı gerçekten karşılayamam. İçime dönük yaşarım, başkalarıyla canlı ilişkiler kuramam. Çok düşünürüm ama eyleme geçemem. Duygularımı içime hapsederim. Yaşam enerjim düşer, durgunlaşırım.

Enerjimi kendime çevirmemin en önemli belirtisi ve bedenime verdiği zarar ise nefesimi tutmamdır... (devam edecek)

14 Ağustos 2009 Cuma

denizaltı


14. 08. 2009 Cuma

Üç yüz altmış derece görebilmek (biraz bulanık da olsa)

Denizaltına tüple daldığımda bana en çarpıcı gelen ayaklarımın altını görebilmek olmuştu. Sonra bir süngercinin yazısında üç yüz altmış derece görebilmekten söz ettiğini okudum. Evet ya, karada kolay kolay olmayacak birşeydi bu... (İtalyan bir mimarın yaptığı binada ayaklarımın altındaki cam zeminden iki kat aşağısını görmüştüm bir kez de)

Bu yaz ilginç bir farkındalığım oldu: Denizin altında solak oluyorum, yani normalde baskın olan sağ kol ve sağ bacak yerine kumandaya sol kol ve sol bacak geçiyor, ne tuhaf. Hep suda yaşasam solak olacağım yani.

Gerçi başlığı öneren Mavi... Bizi deniz olarak düşünmüş, kendimizin derinliklerinde yolculuk yapıyoruz gibi... Evet, bu ikimizin yolculuğu olacak.

Öyle...